İçeriğe geç

Stealth Teknolojisi Nedir? Düşük Görünürlük Nasıl Sağlanır?

Stealth kelime anlamı olarak gizli, gizlilik, “görülmemek ve duyulmamak için sessiz ve dikkatli bir şekilde hareket etmek” anlamına gelmektedir. Askeri olarak da radarda görülmeyecek şekilde geliştirilen uçak, gemi, silah gibi araçlar için kullanılan bir terimdir.

Stealth Teknolojisi Ne Zaman Ortaya Çıktı

1960 yılında soğuk savaş döneminde Amerika Hava Kuvvetlerine (USAF) ait U-2 casus uçağının Rusya üzerindeki keşif uçuşu sırasında Moskova’nın 1.500 km doğusunda, karadan ateşlenen S-75 Dvina (NATO Adı: SA-2 Guideline) yüksek irtifa hava savunma sistemi tarafından düşürülmesi sonrasında stealth teknolojisi ile ilgili çalışmalar Amerika tarafından başlatılmıştır. Stealth teknolojisi ile geliştirilen, böylelikle radar sistemleri tarafından yakalanamayan ya da yakalanması çok güç olan uçaklar uçaklar kullanmaya başlamıştır. Resmî olmayan şekliyle bu uçaklar hayalet uçak olarak da adlandırılmaktadır.

Radarlar uçakların yerlerinin belirlenmesinde çok başarılıdır. Bu durum bir hava saldırısı sırasında öncelikle sürpriz faktörünü ortadan kaldırmaktadır. Ayrıca düşman avcı uçaklarının ya da uçaksavar sistemlerin uçaklara karşı önlem alması olanağı doğurur. Bu çalışmalar sonucunda ortaya çıkan hayalet uçaklar, bir avcı uçağı olan F-117 ve bombardıman uçağı olan B-2 uçaklarıdır. Hayalet uçakların varlığı 1988 yılından beri biliniyordu; ne var ki proje çok gizli olduğundan uzun süre açığa çıkarılamamıştı. Soğuk savaş sonrasında bu tür bilgiler ülkeler tarafından daha kolay paylaşılmaya başlamıştır.

Radarlar Nasıl Çalışır?

Stealh teknolojisini daha iyi anlamak için Radarların nasıl çalıştığını anlamamız faydalı olacaktır. Radar, radyo dalgalarının yansıması yardımıyla uzaktaki nesneleri ve bu nesnelerin hız, yön ve mesafesini tespit eden cihazdır. Radar, RAdio Detection And Ranging (radyo ile tespit etme ve menzil tayini) sözcüklerinin akronimidir.

Radarlar sivil ve askeri alanlarda kullanılmaktadır. Sivil kullanım alanları hava trafik kontrolü ve uçuş yönetimi, deniz ve kara trafik yönetim sistemleri, hava durumu radarı, arama kurtarma, güvenlik ve arabaların hız kontrolleridir. Askeri kullanım alanlarına bakacak olursak; gözetleme, gözlem, hedef sınıflandırma, erken uyarı sistemleri füze savunması, hava saldırısı uyarısı, güdüm sistemleri, operasyonlarda konum belirlemesi, simülasyon ve modelleme görevleridir.

Radarların İlk KUllanımı Ne Zaman Olmuştur?

Radarların ilk kullanımı denizcilik alanında olmuştur. Alman mühendis Christian Hülsmeyer elektromanyetik dalgalar ile gemilerin yerini belirlemekte kullanılabilen icadını 1904 yılında tescil ettirmiştir. Patent belgesinde bir yansıma sayesinde, gelmekte olan bir gemiyi tespit eden bir buharlı geminin resmi yer almaktadır. Ren nehrinde yapılan bir denemeyle cihazın kullanılabilirliği kanıtlanmış ve birinci ve ikinci dünya savaşlarında ihtiyaçlar doğrultusunda çok gelişmiş radarlar ortaya çıkmıştır.

Radar, elektromanyetik enerji darbelerini şekilde görüldüğü gibi sesin yansımasına benzer bir şekilde kullanmaktadır. Radyo dalgaları ile taşınan enerji nesneye ulaşır ve enerjinin küçük bir kısmı yansır ve radara geri gelir. Dönen bu bölüme aynen ses terminolojisinde olduğu gibi “yankı” adı verilir.

Bir alıcı verici düzeninden oluşan radar, bir cismin varlığını tayin etme, bulunduğu yön ve uzaklığı ölçme işlevlerini yerine getirir. Radar cihazları temel olarak bir sinyal üreteci, bir verici, bir alıcı ve bir veya daha çok antenden oluşur.

Stealth Teknolojisi Nasıl Çalışır?

Radar sisteminin nasıl çalıştığına baktıktan sonra stealth teknolojisine tekrar dönecek olursak; hayalet uçaklarda amaç, üzerine çarpan elektromanyetik enerjinin radara geri dönüşünü bir şekilde engellemek veya çok düşük seviyelere düşürmektir. Kısaca uçakların radar izlerini büyük miktarda azaltan bir teknolojidir diyebiliriz.

Radar vericileriyle gönderilen radyo dalgalarının hedeften sekerek alıcı antene dönmesini engellemek ve görünmezlik sağlamak amacıyla birkaç teknoloji aynı anda kullanılmaktadır. Bunlar; amacıyla gövde geometrisi, ram boyası, kompozit malzeme kullanımı ve özel dalga boyunda çalışan radar kullanılmasıdır.

Stealth Teknolojisinde Gövde Tasarımının Önemi

İlk olarak gövde geometrisini inceleyecek olursak; uçak gövdesi ve kanatları tasarım aşamasında yumuşak kıvrımlarla ya da dik olmayan açılarla kesişen birçok düzeyle tasarlanarak, çarpan radar sinyallerinin sağa sola, hatta yukarı saçılarak antene geri dönmemesi sağlanır. Bunu fizik derslerinde aynada görüntünün yansıması gibi düşünebilirsiniz. Hayalet uçakların dizaynına dikkat ederseniz normal uçaklardan farkını kolaylıkla görürsünüz. Ayrıca bu tip uçaklarda taşınan mühimmat uçağın içerisinde dahili alanlarda saklanacak şekilde dizayn edilmektedir.

Stealth Teknolojisinde Kullanılan Boya

Uçağın tasarımına ilave olarak; RAM boyası olarak isimlendirilen boya ile uçağın yüzeyleri radar sinyallerini geri yansıtmadan emen malzemelerle kaplanmaktadır. İngilizce Radar Absorbing Material kelimelerinin kısaltılması olan RAM, Radar Sinyali Emici Madde anlamına gelmektedir. RAM boyası üretimi konusunda ülkemizde Aselsan-Hacettepe ortak projesi kapsamında yıllardır yapılan çalışmaların bir ürünü olan radar emici boyalar halihazırda Deniz Kuvvetleri Komutanlığı envanterindeki denizaltılarında kullnılmaktadır. Yetkililer tarafından yapılan açıklamada “bugün itibarıyla dünyanın en iyi RAM boyasının (Radar Absorbing Material – Radar Sinyali Emici Materyal) Türkiye’de Hacettepe Teknokent Firmalarından, Hacettepe İleri Boya Teknolojileri ve Kimya Sanayi A.Ş. (HİBTEK) tarafından üretildiği ifade edilmektedir. Yurtdışına satılması mümkün olmayan stratejik öneme sahip RAM boyaları, hiç geriye yansıma yaptırmayan dolayısıyla uçakların radara yakalanmasını önleyen bir boyadır. Ayrıca yapılan açıklamada “bu boyanın, bu kalitede ABD ve Türkiye haricinde başka kimse yapamadığı ve yapılan testlerde Türkiye’de üretilen boyanın ABD’nin ürettiği boyadan çok daha iyi olduğunu raporlarla ortaya konulduğu” ifade edilmektedir.

Bir diğer yöntem de radar yansımasının metal malzemelere göre daha düşük olduğu kompozit malzemelerin uçak imalatında kullanılmasıdır. Anti-radar özellikli kompozit malzemelerin üretiminde de ülkemizde önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Hacettepe Üniversitesi işbirliği ile yapılan çalışmalarda ürettilen malzemelerin yerli savunma sanayine ciddi katkı sağlayacağı yetkililler tarafından açıklanmaktadır.

Hava Savunma Sistemleri

Aviation Week Analysis tarafından yayımlanan görselde görüldüğü üzere F-22 Raptor ve F-35 Lightning II jetler sahip oldukları “Stealth Teknolojisi” ile S-400 SAM (Surface-to-Air Missile) hava savunma sisteminin (Rusya) kullanmış oldukları radarlar ile çok yakın mesafeye gelene kadar angaje edilememektedir. Tabii bu tür görsellere ve bilgilere temkinli yaklaşmakta fayda var. Bazı durumlarda algı oluşturmak için bu tür bilgiler paylaşılabiliyor. Bu görselde ifade edilen ana fikir görünmezlik teknolojisi ne kadar etkili olursa radarda tespit etmek o kadar zor olacaktır.

Burada özellikle ifade etmek gereken bir başka husus görselde belirtilen hesaplamaların normal şartlar altında yapılan hesaplamalara dayanmasıdır. Gerçek durumda örneğin F-35 üzerinde bakım esnasında vidaların üzerindeki boyasının hasar görmesi ve sonrasında gereken işlemlerin tam olarak yapılmaması gibi hususlar uçağın düşük görünürlük seviyesini etkileyecektir. Kısacası her bir F-35’in üzerinde yapılan işlemlere bağlı olarak düşük görünürlük seviyesi farklı olacaktır. Ayrıca farklı sistemler ile klasik radar sisteminde düşük görünürlük oluşturan uçakların görünebildiği iddia edilmektedir.

Stealth Teknolojisinde Sona Gelindi mi?

Almanya merkezli radar teknolojileri şirketi Hensoldt, Amerikan Hava Kuvvetlerine ait iki adet F-35’i TwInvis adını verdiği yeni bir pasif radar sistemiyle takip ettiğini iddia ediyor. Hensoldt’a göre, 2018 yılında düzenlenen Berlin Air Show sonrası kalkış yapan iki F-35 pistten itibaren 150 kilometre boyunca takip ediliyor. Şirketin kullandığı ve yeni nesil radar teknolojilerinden olan pasif radar sistemleri, geleneksel radarlardan farklı şekilde işliyor. Pasif radar teknoloji; radyo istasyonları, televizyonlar, baz istasyonları ve ticari radar gibi üçüncü kaynaklardan gelen dalgalar üzerinden işliyor. Kendi üzerinde sinyal gönderici bir sistem kullanmıyor. Söz konusu dalgaların ışıma verileri cisimlere çarpıp yansıdıklarında ise takip edilmek istenen hedefler görüntülenebiliyor.

Amerika Birleşik Devletleri yapımı, E-2D Havadan Erken Uyarı ve Kontrol uçağında kullanılan AN/APN 9 radar sistemi ile düşük görünürlüklü uçakların tespit edilebildiği iddia edilmektedir.

Kısacası satranç hamleleri gibi her bir teknolojik hamle sonrasında karşı taraftan farklı bir teknolojik hamle ile cevap verilmektedir. Ülkemizde üniversite sektör işbirliği amacıyla kurulan Teknokentlerde bu konularda çalışmalar yapılması gelecek için hayati önem taşımaktadır. Ülkemizde uçak üretimi konusunda önemli atılımlar bu tür teknolojik altyapıyla desteklenmezse projelerin başarıya ulaşmaları zor olacaktır. O nedenle bu tür alt sistemler üzerine de çalışmalar yapmamız şart.

Stealth Teknolojisine Karşı Uçakların Kolay Tespit Edilmesinde Kullanılan Yöntemler

Dünyada Stealth teknolojisine karşı uçakların daha kolay tespit edilmesine yönelik yapılan çalışmalardan bazıları şunlardır;
•Düşük radyo frekanslı radarların kullanılması,
•Çoklu yayıcı sistemin kullanılması: Stealth teknolojisinin büyük bir bölümü radarın gönderdiği dalgaları başka yönlere göndermekten geldiğinden çoklu dalga yayıcılar kullanarak daha başarılı sonuçlar elde edilebilir.
•Radarların İşlemci gücünün artırılması : Radar sistemlerinin arkasındaki işlemci gücü zaman içerisinde arttıkça gizlenebilmek giderek zorlaşacaktır.
•Kızılötesi sisteminin kullanılması: Kızılötesi arama ve takip sistemleri, ısıyı algılayıp uçağı tespit edebilir.

Düşük Görünülürlük İçin Verilen Tavizler

Stealth özellikli uçaklarda düşük görünülürlük sağlayabilmek amacıyla bazı konulardan tavizler verilmek zorunda kalınmaktadır. Örneğin;
•Dengesiz tasarım aerodinamiği olumsuz yönde etkilemektedir.
•Dogfight yeteneği düşüktür. Fakat F-22 ve F-35 uçakları ile aerodinamaik sorunu çözüldüğünden bir bombardıman uçağının ötesinde savaş jeti haline gelmişlerdir.
•Kaplamaları hassastır. Bakım sürelerinin uzamasına sebebiyet vermektedir.
•Normal bir uçağa göre daha az silahlanmak zorundadır. Sadece dahili mühimmat hazneleri kullanılması kapasitenin düşmesine sebebiyet vermektedir.
•Maliyeti daha yüksektir. Örneğin; RAM boyaların maliyeti normal boyaların yaklaşık dört katı maliyettedir.
•Bombayı bırakırken kapaklar açıldığında uçak kendisini ele vermekte ve hızlı yanıt veren silahlar tarafından vurulabilmektedir. Bu F-22 ve F-35’te saniyelik zaman diliminde gerçekleştiğinden büyük oranda aşılmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2024 Turkair. All rights reserved.